12 Kasım 2014 Çarşamba

Ustanın Belki De Son Filmi : Jimmy's Hall

İçinde yaşadığımız sistemi eleştirmenin birçok yolu var, kimi sosyal medyada yazdıklarıyla, kimi arkadaşlarıyla rakı sohbetlerinde, kimimiz de kendince bir şeyler üreterek bu düzenin yanlışlığını sorgularız. Sinema ise bu yolların bence en güçlüsü, en içe dokunan yolu. Bu konuda usta diye adlandırdığım ilk isim hep Ken Loach olmuştur.
Ustanın izlediğim son filmi "Jimmy's Hall" İrlandalı bir aktivistin ülkesinden uzakta, sürgünde geçirdiği 10 yılın ardından kasabaya dönüşünde yaşananları anlatan ve gerçekliğe dayanan bir uyanış hikayesi.
Film bizi İrlanda'da özgür düşüncenin ve yaşamın katolik kilisesinin baskısı altında olduğu bir döneme götürüyor. Jimmy Gralton, gençlerin de desteğiyle açtığı salonda insanlara okuma, müzik dinleme, dans etme, resim yapma gibi imkanlar sağlıyor ve tabii ki sürgünü için de gerekli ortamı  hazırlamış oluyor. Çünkü düşünen, sorgulayan insan tehlikelidir, kim için derseniz, gücü elinde tutanlar için tabii ki. 10 yıl sonra sakin bir hayat yaşamak için döndüğünde ülkenin siyasi ortamının değiştiğini ama kilise ve toprak sahipleri için hiçbir şeyin değişmediğini görüyor.


Filmin konusuyla ilgili daha fazla detaya girmeyeceğim, zaten meraklısı izleyecektir. Ancak filmin bana hissettirdikleriyle ilgili birkaç kelam edesim var.
Zaman değişiyor, ömrüm geçiyor ve saçlarımdaki beyazlar her gün artıyor ama ben belki de insanı insan yapan umut nedeniyle hep bu düzenin elbet bir gün değişeceğini düşünüp bugünü değil, yarını düşünerek yaşıyorum. İşten eve gelip hep bana umut vermiş olan bir ustanın yönetmiş olduğu filmi izleyip, mutlu olmak istiyorum ama ne mümkün! Usta yine sıradan ama dev yürekli insanlarla bu kez sistemin acımasız yüzünü yüzümüze gerçeklerle çarpıyor. Öyle oturmuş filmi izlerken gözünüz yaşarıyor ama bir aşk hikayesiyle değil, seninle, benimle, yaşadığımız yerin bize bırakılmayışıyla, emeğimizin karşılığını alamayışımızla,  hayatımızın zalimce elimizden alınışıyla, gülümseyişimizin arkasındaki tedirginliği hatırlatarak yapıyor bunu. Bir sahne geliyor, sadece karnımızı doyurmak için yaşamaya mecbur bırakılışımıza öfkeleniyoruz ama ajitasyon yapmadan hissettiriyor bunu, haykırasımız geliyor, bir sahnede "devlet" denilen gücün bizi annemize veda bile edemeden ne hakla yanından ayırabildiğine lanet ediyoruz.
İnsanların hayata gelme amacının ne olduğuna önceden birilerinin karar vermiş olması fikri donduruyor kanımızı, eğlenmenin, müzik dinleyip dans etmenin, şiir okuyup birlikte düşünmenin ve hakkını aramanın her şeye rağmen insana yakışan şeyler olduğunu düşünüp  şimdilik yapabildiklerimizle avunuyoruz
Çok uzatmadan, ukalalık etmeden, naçizane diyeceğim şudur ki; hayattan, patronunuzdan, arkadaşınızdan, gücü elinde tutandan, gücüne güç katandan, en güçlüden hakkınızı isterken birlikte olun dostlar, bunları yaparken de birlikteliğinizden keyif alın, eğlenin, gülümseyin, tıpki Jimmy'nin yüzündeki o haklı gülümeseme gibi...