1 Şubat 2017 Çarşamba

SEYAHATNÂME: DUBAİ

Kış ayları içinde seyahat etmek için en akıllıca tercih kışı yaşamayan ülkeler oluyor. Biz de böyle bir tercih yaparak Arap Yarımadasının incisi Dubai'yi gezmeyi, görmeyi planladık. Doğruyu söylemek gerekirse kültür ögeleri yönünden tatmin edici olmayacağını bile bile 1960'lardan itibaren gelişme gösteren bu "petrol harikasını" görmeyi arzu ettik. Gezimiz beklediğimiz gibiydi. İnsanoğlunun maddi imkanlarını sonuna kadar kullanıp çölün ortasına bir vaha kurabileceğini ispat eden bir şehri dolaşmış olduk.

1.GÜN
Sabiha Gökçen havalimanından gece 22:30'da hareket ediyoruz. Dubai Havalimanında olma saatimiz 04:30 olacağından planımız saat 06:00'ya kadar havalimanında vakit geçirmek ve otele buradan metro kullanarak geçmek. Pasaporttu, üst baş değiştirmeydi saati 5:30 yapıyoruz. Ama metro? Evet metroyu ara ki bulasın. Buraya gitmeden önce okuduğumuz hiçbir blogda bu durumdan bahsedilmemiş olmasına şaşırıyoruz. Pegasus'un iniş kalkış yaptığı havalimanı 2 numaralı bölüm. ve evet bu havalimanına komşu herhangi bir metro istasyonu bulunmuyor. Bu yüzden Pegasus'la Dubai'ye gelecek olan ziyaretçiler bu durumu bile bile gelsinler. Peki ne yaptık? Yaklaşık 2 km yürüyerek yeşil hat üzerindeki Abu Hail'e ulaştık. Siz taksiye 30 DRH vererek (30 TL) metro istasyonuna ulaşabilirsiniz.

Metro krizini biraz yürüyerek atlatıyoruz. Burada nol adı verilen kentkartlarımızı 25'er DRH karşılığında alarak metroya biniyoruz. Aktarma ile otelimize varıyoruz.  Elimizdeki bavulları otelimize ( Mall of The Emirates İbis Hotel) bırakıyoruz ve şehri dolaşmaya Deira bölgesinden başlıyoruz.

**Metroyu seyahat boyunca bir kere dahi boş görmedik. Bir yerden bir yere giderken oturduğumuz sayılıdır. Metro istasyonları çok konforlu. Mesafeye göre 3-5-7 DRH ödeyerek seyahat ediyorsunuz. Beyleri pembe vagonlar için uyarmalıyım. Yanlışlıkla bu vagonlara binip oturursanız diğer erkekler sizi uyarıyor. O bölgede boş koltuk var diye atlamayın :)



Deira Bölgesi Dubai'nin ilk merkezi.  Dubai'nin haliçlerinden birinin girişine kurulu bu bölgede mütevazı bir hayat sürüyor. Burada Bur Dubai'yi dolaşıyoruz. Bur Dubai, Dubai'nin tarihi yerleşkesinde yer alan bir kale. Kale kerpiçten olduğu için yoğun bir restorasyon geçirdiği belli oluyor. 3 DRH karşılığında kalenin içinde Emirliklere dair kronolojik bir sergi sunan Dubai Müzesini geziyoruz.
Müzenin ardından bir müddet yürüyerek Dubai Büyük Camii ve hemen karşısında yer alan Hindu tapınaklarını görüyoruz. Buraların ziyarete açık olmadığını belirtmeliyim. Yolumuzun üzerinde bulunan Textile Souk'u (Kumaş Çarşısı) gezerek, Deira'nın iskelesine ulaşıyoruz. Buradan 1 DRH karşılığında abra adı verilen motorlarla sahil şeridini izleye izleye  Altın ve Baharat Çarşılarını gezmek üzere karşıya geçebilirsiniz.

Karşıda ilk durağımız Baharat Çarşısı oluyor. Çarşının içi bizdeki Mısır Çarşısı'nı andırsa da Mısır Çarşısı'nın ihtişamıyla boy ölçüşmesi neredeyse imkansız diyebilirim. İçeride bu bölgenin geleneksel şişe içi süsleme sanatı yapan sanatkarlarını gözlemliyoruz. Küçücük bir şişe dahi 85 DRH'e satılıyor ki bize göre bu fiyatlar oldukça yüksek. İlk gün gerek yol yorgunluğu gerekse hava değişiminin verdiği yorgunluk nedeniyle şehrin geri kalanını dolaşmayı ertesi günlere bırakıyoruz. Deira bölgesinde yeşil hattaki El Ras metro istasyonundan trene binerek oldukça ötedeki bir istasyona: İbni Batuta Mall durağına ulaşıyoruz. İbni Batuta Mall, Mall of The Emirates ve Dubai Mall gibi ünlü alışveriş merkezleriyle kıyaslanabilecek bir mekan değil ancak her şeye rağmen Türkiye'deki pek çok AVM'ye göre hem konsept hem de dükkan sayısı bakımından farkını ortaya koyuyor. AVM'nin bölümleri meşhur Arap gezgini İbni Batuta'nın rotasına göre Hint, Pers, Çin, Mısır Bölümleri vb. gibi konseptlere ayrılmış ve ziyaretçilerini bekliyor. Öğle vakti olması nedeniyle tenha olduğunu düşündüğümüz AVM'de yöresel dürüm şavarma yiyor yanına 10'ar DRH'lik ayranlarımızı da içiyoruz. Ayranlar boğazımıza takılmadı dersek yalan söylemiş oluruz. Dubai'nin yeme içme hususunda ne kadar pahalı olduğunu sanıyorum bu fiyat detayı ortaya koyuyor. İbni Batuta'dan otelimize geçiyor ve dinleniyoruz. Akşamı otelimizin hemen yanındaki Mall of The Emirates'i gezerek geçiriyoruz. Belgesellerde karşımıza çıkan ve içinde kocaman bir kayak merkezini barındıran AVM'den bahsediyorum. Gerçekten devasa bir AVM. AVM'nin bir tarafı Kempinsky otele açılıyor. Bu otelin misafirleri AVM'yi bir anlamda otelin bahçesi gibi kullanıyorlar. Binlerce dükkan alışveriş çılgınlarını bekliyor. Ama belki dönemin döviz kuru hareketliliğinden dolayı fiyatlar Türkiye'ye göre pahalı. Carrefour'a giriyoruz ve ürün çeşitliliği bakımından Türkiye'deki emsalleriyle kıyas kabul etmediğini çok geçmeden fark ediyoruz. Diğer bloglarda önerildiği gibi hediyelik hurmalarımızı ve daha pek çok şeyi Carrefour'dan satın alıyoruz.


2.GÜN
İlk gün otel lobisinde yer alan tur danışmanı ile Çöl Safarimizi ayarladığımızdan 2. günün yarısını (13:00'a kadar) JBR ve Dubai Marina'da geçireceğiz. Çöl Safarisi için buraya gelmeden önce yaptığımız araştırmalar Ocean Air Travel adlı şirketi işaret ediyor. Bu tur emsalleri gibi kişi başı 350 DRH değil. Ancak lobideki görüşme sonucu Tripadvisor'da da iyi not alan Rayna Tur'un teklifine ikna oluyoruz. Otelimizin önünden alınacağız ve kişi başı 200 DRH ödeyeceğiz.
Safariye kadar ilk durak Dubai Marina. Buraya metroyu kullanarak rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Metro'nun Dubai Metro durağında inerek karşı yola geçmeli ve Dubai Tram hattına ulaşmalısınız. Buradan kısa bir yolculukla marina bölgesine ulaşıyoruz. Marina bölgesi heybetli gökdelenleri ve var olan halice yapılan düzenleme ile Arapların Venedik'i olarak anılıyor. Bu bölgeyi yürüyerek (3-3.5 km) JBR olarak adlandırdıkları muhteşem bir sahile ulaşıyoruz. Burada turistler çok soğuk olmayan ama orta boy dalgalarıyla pek yüzme imkanı tanımayan denizde keyif yapıyorlar. Denizin hemen dibinde başlayan rezidans ve oteller yine insanın doğaya hakimiyetini gözler önüne seriyor. Plajı boydan boya yürüyor ve Türkiye'de kış mevsimi tüm sertliği ile hakimken Dubai'de  yaz sıcağının keyfini çıkarıyoruz. Sıcak derken aklınıza 35-40 dereceler gelmesin. Gün boyu sıcaklık 22-25 derece arasında seyrediyor ki buranın soğuk yazı olarak adlandırılan bir mevsimi yaşıyoruz. Anlayacağınız şehri yürüyerek gezdirecek bir iklim sunuyor Ocak ayı Dubai'de.
Metro'ya atlayıp otelimize dönüyoruz. 14:30 gibi otelimizden bizi şoförümüz ve turdaki rehberimiz Sharif alıyor. Biz ona Şerif diyoruz :) 4*4 Toyota'mızla yaklaşık 1 saatlik yolun ardından araçların tekerleklerindeki havanın indirildiği alana geliyoruz. Az sonra oldukça heyecanlı olacağını tahmin ettiğimiz ve yaklaşık 25-30 dakika süren Çöl Safarisi başlayacak. Bir defa uyarımızı yapalım: Asla safariye yakın saatte karnınızı tıka basa doldurmayın. Midesi sağlam biri olarak safarinin son bölümlerinde midemin bulandığını hissettim. Keza tur boyunca bazı araçların kusanlar için durduğuna da şahit olduk. Safari'de büyük kum tepelerine o araçların nasıl çıktığına ve nasıl olup da devrilmeden yol alabildiğine inanamıyorsunuz. Safari boyunca korktuğumuzu ama çok da eğlendiğimizi söylemeliyim.

Çöl Safarisinin ardından herkesin rahatlıkla fotoğraf çekebilmesi için zaman veriliyor. Burada bir müddet bekledikten sonra her tur firmasının çölde misafirleri için ayarladığını düşündüğümüz alana geçiyoruz. Burada deve sırtında bir müddet yürüme, bir çöl şahine dokunma deneyimlerini elde edebilirsiniz. Sonrasında yemek başlayana dek misafirler için hazırlanmış alanda ellerinize ayaklarınıza kına sürdürebilir, sanatçıların ateşle dansını ve tennure performansını izleyebilirsiniz. Yemek için endişelenmeyin herkese yetecek kadar açık büfe yemek oluyor. Izgara tavuk ve köftenin yanına garnitür ve içecek alıyorsunuz. Akşam 20:30 gibi yemek ve şovlar sona eriyor. Dubai'nin bizim adımıza aklımızda yer eden en önemli bölümü bu kısımdı diyebiliriz.

Şoförümüz Şerif'e dönüşte bizi Medinat Jumeriah adlı AVM'de bırakmasını rica ediyoruz. Burası otel ve AVM'nin iç içe geçmiş bir versiyonu. Geleneksel Arap yapıları tarzında inşa edilmiş otelin çevresi yine insan yapımı kanallarla çevrilmiş. Burada abralarla Medinat Jumeriah'ı dolaşabiliyorsunuz. Hatta Wild Park adlı su parkında gün boyu eğlenebilirsiniz de. Biz gece geç saatte buraya geldiğimiz için Burj El Arap'ı gecenin içinde seyrediyor, AVM'yi dolaşıyor ve bir şeyler içip otelimize geri dönüyoruz.
3.GÜN
Son günümüzün planını da Dubai'ye gelmeden önce yaptığımız için otelden erken ayrılıp düşüyoruz Burj Khalifa'nın yollarına. Burj Khalifa bildiğiniz gibi dünyanın en yüksek binası ve turistlerin ziyaretine açık. Açık derken beleş değil tabii ki. Türkiye'deyken gökdelenin websitesinden At The Top'a rezervasyon yapıyoruz. 125. kat burası. Sadece seyir terası var ve 2 saat bu mekanda kalabiliyorsunuz. Dileyenler At The Top Sky bölümüne daha çok para vererek bir şeyler yiyip içebilir de. Metrodan inerek Burj Khalifa'ya doğru ilerliyoruz. Metro ile geldiyseniz 15 dakika kadar yürüyüp Dubai Mall'un içinde otel girişine varabilirsiniz. Oldukça uzun bir yol yürüyorsunuz anlayacağınız, buna hazırlıklı olun. Burj Khalifa çeşitli saat dilimlerinde ziyaretçi alıyor ve bu saat dilimlerinin fiyatları farklı. Biz iki kişi sabah 10:00 için 272 TL ödedik. Eğer güneşin battığı saat diliminde rezervasyon yaptırsaydık-bu saat dilimi çok çabuk doluyor- çok daha fazla para ödemeyi göze almalıydık. Anlayacağınız Türkiye'deyken ve vakit kaybetmeden rezervasyonunuzu yapın derim.
At The Top'da yaklaşık bir saat geçiriyoruz. Yaklaşık 500 metredeyiz ve üzerimizde 300 metreye yakın bir bölüm daha var. Etraftaki gökdelenler buradan toplu konut gibi görünüyor. Aşağıda Dubai Fountain'in güzel görüntüsü ve uçsuz bucaksız çöl. İleride Palmiye şeklindeki adacıklar ve tabii kıtaları oluşturan adacıklar... Anlayacağınız şehri Google haritadaki gibi görüyorsunuz. Yaklaşık 1 dakikada ulaştığımız bu kattan yine bir dakika gibi bir sürede ayrılıyoruz. Girişte yiyecek ve içecek araması olduğunu ve üst aramasının havalimanlarını andırdığını belirtmeliyim.

Normalde ilk gün yakınına gitmeyi planladığımız Burj El Arap için son gün yola çıkıyoruz. Önce taksiyle (35 DRH) Jumeirah Camii'ne gidiyoruz. Burası tarihi bir yapı değil ancak turistlerin gezmesi için düzenlenmiş bir ibadethane. İçinde müzeyi de barındıran bir kompleks. Talihsizliğe bakın ki tadilat nedeniyle ne camiye ne de müzeye girebiliyoruz. Buradan yürüyerek halk plajına ulaşmayı deniyoruz. Yaklaşık 2 km'lık bir yürüyüş sonucunda halk plajına ulaşıyoruz. Burası oldukça ıssız bir plaj. Sahil uçsuz bucaksız bir kum deryası... Sadece tek tük turist ve martılar... Mevsimden olsa gerek yüzen insan görmüyoruz. Bir süre dinlendikten sonra Burj El Arap'a ulaşmak için yeniden yola koyuluyoruz. Anlıyoruz ki yürüyerek bu işi başaramayacağız. Bir duraktan 88 numaralı otobüse binerek Burj El Arab'ın yakınındaki bir halk plajında iniyoruz. Seyahatin başında aldığımız nol kart otobüslerde de geçtiğinden rahat ediyoruz. Otobüslere aile ya da bayan değilseniz ortadan biniliyor. Anlayacağınız bayan bölümü uygulaması otobüslerde de geçerli. Otobüs durakları kapalı ve klimalı. 20 dakikalık bir yolculuk bizi istediğimiz yere ulaştırıyor.

Burj El Arap ve Jumeirah Hotel dip dibe diyebilirim. Buradaki halk plajı sadece sörf yapacaklar için kullanılıyor. Deniz hakikaten çok dalgalı ama manzara muhteşem.

Bir süre Medinat Jumeirah'ta vakit geçirdikten sonra taksiyle otelimize dönüyoruz. Buradan yeniden Dubai Mall'a ve Burj Khalifa'nın altında yer alan Dubai Fountain şovu izlemeye geçiyoruz. Bu su gösterileri 30 dakikada bir tekrarlanıyor. Kesinlikle görülmesi gereken bir şov. Tabii oldukça kalabalık bir güruh tarafından izlendiği için iyi bir yer kapmanız ya da bir restoranda rezervasyon yapmanız gerekiyor.



Saati 22:00 yapıp otele dönüyoruz. Buradan bavullarımızı alarak metro yoluyla havaalanına geçiyoruz. Evet yazının başında pegasus'un metrosu olmayan havalimanına indiğini söylemiştim ya işte biz bu durumu son gün fark ediyoruz. Check-in saati gelmesine rağmen uçuş ekranda görünmeyince durumu soruyor ve cevabımızı alıyoruz. Allah'tan uçuş 05.05'te. Rahatlıkla diğer havalimanına ulaşıyoruz ve ülkeye dönüyoruz.

Dubai'de kültür ögeleri arayanlar sanıyorum hayalkırıklığı yaşayacaklar. Petrolün bulunması sonrası 50 yılda nasıl bir değişim yaşanabileceğini görmek isteyenler, ABD'de Uzak Doğu'da görebilecekleri bir modern şehirciliği çok uzağa gitmeden yaşayabilirler. Ancak başta da belirttiğim gibi her anlamda Türkiye'ye göre pahalı bir şehir. En kötüsü de yeme içme işleri çok pahalı. Uyduruk bir fastfooda bile kişi başı 30 DRH ödemek zorunda kalıyorsunuz. Her şeye rağmen bahsini ettiğim güzellikleri görmek adına insan hayatında bir kere bu şehre gelebilir.

Keyifli seyahatler!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder