7 Temmuz 2013 Pazar

OKUDUM,İZLEDİM: SİNEKLERİN TANRISI

W.Golding'in Sineklerin Tanrısı romanını çokça geç kaldıktan sonra okuyabildim. Zararın neresinden dönülse kardır düsturuna uyarak iyi ki okumuşum diyorum çünkü romanı okurken büyük bir keyif aldım. Aslında bambaşka bir amaçla yazılmış izlenimi veren alegorik romanlara bayılıyorum. 1984, Hayvan Çiftliği, Körlük, Satranç ve Dönüşüm öyküleri bu bahsettiğim tarzda kitaplar ve kütüphanemin en değerli yerindeler.Bu eserleri okurken okuma boyunca düşünüyor, sorguluyor ve yazarların anlatmak istediklerini sembollere   nasıl ustalıkla aktardıklarına şahit  oluyorsunuz.
Sineklerin Tanrısı romanının da böyle alegorik bir roman olduğunu biliyordum. Bu okurken sembolleri arama hissiyatını beraberinde getiriyor. Olumlu bir önyargı oluşuyor anlayacağınız.  Her satırı, her diyaloğu "Yazar burada neye işaret etmek istemiş acaba?" sorusunun eşliğinde okuyorsunuz. Golding, eserini İngiliz edebiyatının klasiklerinden Mercan Adası adlı çocuk kitabına nazire olarak yazmış. Mercan Adası'nda ıssız bir adaya düşen çocukların içgüdülerinin yardımıyla asil İngiliz sistemini adada inşa etmeleri, hamasi bir dille anlatılıyor. Kitap İngiliz gençliğinden de başkası beklenemezdi mesajını iletiyor okura.Bir nevi harikalar diyarı yaratıyor yazar.



İkinci Dünya Savaşının en kirli atmosferlerinde bizzat savaşarak bulunan Golding'in bir ada yaratarak bu adaya harikalar diyarı havası vermesi beklenemezdi tabii. Romanda neyden kaynaklandığı belli olmayan bir uçak kazası ile adaya düşen 15-20 çocuğun adaya uyum süreçlerini ve bu sürecin çalkantılarını bulacaksınız. Romanın içeriği hakkında çok fazla detay vererek kitabı henüz okumayanların heveslerini kaçırmak istemiyorum ama okurun  çocukların düştükleri bu kara parçasının ne olduğunu anlama noktasından, demokratik bir seçimle liderlerini seçmelerine uzanan, sonrasında insanın içgüdüleri ve baskılanmış yanlarının açığa çıkmasına kadar uzanmasına pek çok şeyi yaşayacağının haberini vermenin romanın keyfini azaltmayacağına inanıyorum. Kitabı bitirdiğinizde çevirmen Mina Urgan'ın kitap hakkındaki düşüncelerini mutlaka okumalı, alegorik eserde sembollerin neleri ifade ettiğini bir de Mina Urgan'ın gözüyle görmelisiniz. Bu söylediğim İşbankası yayınlarının Modern Klasikler Serisinin 1.kitabı olan Mina Urgan çevirisindedir.

Kitapta herkesin kendisine yakın hissettiği bir kahraman olacaktır. Kiminiz Ralph'ı kiminiz Simon'u kiminiz Domuzcuk'u kiminiz de Jack'i kendinize yakın hissedeceksiniz. Ben Domuzcuk'u çok sevdim. Gerçi Mina Urgan'ın yazısını okuduktan sonra toplumda hangi kesmi temsil ettiğini çok iyi anladım ama yine de sözlerini, davranışlarını çok sevdiğim o tombişin :) Acaba siz kimi seveceksiniz?

Kitabın uyarlama iki adet filmi mevcut. Biri sanırım 1968'de çekilmiş. Ben kitabı bitirir bitirmez 1990 yapımı olanı izledim. Genel çerçeve itibariyle romana uyulmuştu ama hem filmin alegorisi hem de bazı önemli detaylar filmde saklanmış gibi geldi bana. Bu anlamda başarılı bir uyarlama olmadığını düşünüyorum 1990 yapımının. Zaten bir filmde yalnızca çocukların oynaması oyunculuk kalitesini de birkaç kademe aşağıya çekiyor ister istemez. Bu anlamda tembellik edip filmini tercih etmeyin keza kitaptaki alegoriden alacağınız tadı asla filmde bulamayacaksınız.

Okumayanlar için keyifli okumalar diliyorum, okuyanlar için ileride bir yazı yazmayı daha düşünüyorum, iyi pazarlar!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder