Her insanın kendi ölçeğinde
hayalleri var. Hayalini yazar ya da şair olmak olarak kurgulayanlar
hayatlarının pek çok döneminde büyük sanatçıların büyük eserlerine ve
pek tabii o dev sanatçıların yaşayışlarına öykünürler.
Sanatçı
olmaya karar vermek statünü "fikir çilekeşi" olarak belirlemek
sanıyorum. Tabii insan ben sanat icra eden adam olacağım deyince sanatçı
olmuyor orası ayrı ancak yaratı peşinde koşan bir insan olmaya karar
vermek söylediğim çileyi de beraberinde getiriyor.
Sanatçıların
durumlarından şikayetçi olduklarını sanmıyorum, bu durum onlar için
mutsuzluk vesilesi olsaydı sanırım hiçbiri bu işe devam etmezdi. Her
neyse öykündüğüm, öyle olmayı istediğim sanatçıların hayatlarına dair
ayrıntılar öğrendikçe acaba "onların yerinde olmak ister miydim ?"
sorusunu da kendime sormadan edemiyorum.
Şiirlerini
hayranlıkla okuduğum Orhan Veli olmak ister miydim mesela? Sanırım
hayır! Arkadaşlarını hoş sohbeti ve esprileri ile mutlu eden bir zaat
imiş Kanık. Hoş sohbetini bitirip masadan birkaç dakikalığına izin
aldığında uzun müddet onu görmeyeceklerini anlarmış arkadaşları. Kim
bilir nerelere gider, neler düşünür, neler yaparmış? Hangi fikir
çilesini kafasında barındırıyorsa artık "rakı şişesinde balık" olmayı
arzulamış biliyorsunuz üstad. Ben o denli keyif budalası olduğuna
inanmıyorum onun. Bir Ankara gecesi, belediye çukurunu fark edemeyip
içine düşecek denli içiyorsa şair bir şeylerden kurtulmayı arzuluyordu
gibi geliyor bana.
Mekteb-i
Sultani'nin bahçesinde yanına kimsecikleri yaklaştırmadan Baudlaire'den
şiirler okuyan çekingen, karamsar çocuk Cahit Sıtkı da olmak
istemezdim. Hayatı boyunca aynalardan kaçacak, ölüm korkusunu bedeninden
atamayacak, aşık olduğu ve açılabildiği "kadınıyla" birkaç sene evli
kalabilecek , son günlerini hastane odasında konuşamadan en yakın
arkadaşına seslenemeden geçirecek bir "çilekeş" olmayı kim arzu eder ki
?
O,
hayata veda ederken memnuniyetini dile getirip "üstü kalsın" dese de
çok kolay bir hayat yaşamamış usta Cemal Süreya. Onun da hayatını
yaşamak istemezdim mesela. O da zaten "başkasının hayatını istemediğime
göre mutlu olabilmişim" der ya. Üvey anneyle geçen işkenceli seneler,
ilk aşkla yapılan ama travmaya dönüşen bir evlilik, ardından evlilikler
evet bir sürü evlilik. Sonunda evlat dayağıyla öbür dünyaya uzanmaca...
Sözü
fazla uzatmamalı. Ah o şiirlerinizi ben yazmalıydım dediğim birkaç şair
bunlar. Hala "keşke o şiirleri ben yazsaydım" desem de biliyorum ki o
hayatları yaşamadan o şiirleri yazmak mümkün değil. O hayatları tercih
etmediğime göre benim öyle şeyler yazmam da sanıyorum imkansız. Basit
bir önerme ama insan için güzel bir sağlama sunuyor. Ben diyorum ki bir
sanatçı yarattıklarına bu açıdan da bakmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder