24 Nisan 2013 Çarşamba

RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLMAK

Her insanın kendi ölçeğinde hayalleri var. Hayalini yazar ya da şair olmak olarak kurgulayanlar hayatlarının pek çok döneminde büyük sanatçıların büyük eserlerine ve pek tabii o dev sanatçıların yaşayışlarına öykünürler.

Sanatçı olmaya karar vermek statünü "fikir çilekeşi" olarak belirlemek sanıyorum. Tabii insan ben sanat icra eden adam olacağım deyince sanatçı olmuyor orası ayrı ancak yaratı peşinde koşan bir insan olmaya karar vermek söylediğim çileyi de beraberinde getiriyor. 

Sanatçıların durumlarından şikayetçi olduklarını sanmıyorum, bu durum onlar için mutsuzluk vesilesi olsaydı sanırım hiçbiri bu işe devam etmezdi. Her neyse öykündüğüm, öyle olmayı istediğim sanatçıların hayatlarına dair ayrıntılar öğrendikçe acaba "onların yerinde olmak ister miydim ?" sorusunu da kendime sormadan edemiyorum.

Şiirlerini hayranlıkla okuduğum Orhan Veli olmak ister miydim mesela? Sanırım hayır! Arkadaşlarını hoş sohbeti ve esprileri ile mutlu eden bir zaat imiş Kanık. Hoş sohbetini bitirip masadan birkaç dakikalığına izin aldığında uzun müddet onu görmeyeceklerini anlarmış arkadaşları. Kim bilir nerelere gider, neler düşünür, neler yaparmış?  Hangi fikir çilesini kafasında barındırıyorsa artık "rakı şişesinde balık" olmayı arzulamış biliyorsunuz üstad. Ben o denli keyif budalası olduğuna inanmıyorum onun.  Bir Ankara gecesi, belediye çukurunu fark edemeyip içine düşecek denli içiyorsa şair  bir şeylerden kurtulmayı arzuluyordu gibi geliyor bana.

Mekteb-i Sultani'nin bahçesinde yanına kimsecikleri yaklaştırmadan Baudlaire'den şiirler okuyan çekingen, karamsar çocuk Cahit Sıtkı da olmak istemezdim. Hayatı boyunca aynalardan kaçacak, ölüm korkusunu bedeninden atamayacak, aşık olduğu ve açılabildiği "kadınıyla" birkaç sene evli kalabilecek , son günlerini hastane odasında konuşamadan en yakın arkadaşına seslenemeden geçirecek bir "çilekeş" olmayı kim arzu eder ki ? 

O, hayata veda ederken memnuniyetini dile getirip "üstü kalsın" dese de çok kolay bir hayat yaşamamış usta Cemal Süreya. Onun da hayatını yaşamak istemezdim mesela. O da zaten "başkasının hayatını istemediğime göre mutlu olabilmişim" der ya. Üvey anneyle geçen işkenceli seneler, ilk aşkla yapılan ama  travmaya dönüşen bir evlilik, ardından evlilikler evet bir sürü evlilik. Sonunda evlat dayağıyla öbür dünyaya uzanmaca...

Sözü fazla uzatmamalı. Ah o şiirlerinizi ben yazmalıydım dediğim birkaç şair bunlar. Hala "keşke o şiirleri ben yazsaydım" desem de biliyorum ki o hayatları yaşamadan o şiirleri yazmak mümkün değil. O hayatları tercih etmediğime göre benim öyle şeyler yazmam da sanıyorum imkansız. Basit bir önerme ama insan için güzel bir sağlama sunuyor. Ben diyorum ki bir sanatçı yarattıklarına bu açıdan da bakmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder