Herkesin bir okulu var kafasında,
herkesin bir ilk günü. Ben ilk günümü hatırlayamayacak kadar eski olanlardanım
artık. Gözlerimde arta kalan sadece birkaç poz siyah beyaz fotoğraf karesi…
Siyah beyaz birkaç fotoğraf karesi evet, siyah beyaz olmasın da ne olsun
dedirten! Simsiyah bir önlük ve beyazın hakkını veren kolalı bir yaka. Yaka ki
günlerce keskinliğini kaybetmeyen. Yaka ki her pazartesi yenisiyle değişen bir mösyö giyotin.
İlk kez sıraya girdiğim gün bende
yok. Ama annemin beni almak için geç kaldığı bir cuma gününün gözyaşlarını, amcaların
teyzelerin bana acıyan gözlerle bakıp beni teselliye çalıştığını dün gibi hatırlıyorum.
Burnuma ne yazık ki artık iki katlı sevimli okulumuzun tatlı tatlı vernik kokan
sınıfları gelmiyor da kulaklarımdaki
ahşap tabanların gıcırtısı nedense hiç silinmiyor, öylece duruyor.
Okul denince hemen sıraya girip
gevrek ayran alanlardanım ben. Eminim aranızda gevreği gazozdan başkasına yâr
etmeyenler de vardı, saygı duyarım. Naylondan paltosunu sıcak soba borusuna
bırakanlardanım ayrıca ben. Pantolonunu mütemadiyen sıraya taktıranlardanım.
Bir rontun baş karakteri oluyorum
bazı geceler rüyamda. Öğretmenimin elime tutuşturduğu isli camdan güneşe
bakıyorum. Bazen önünden geçerken bayrak direğine gözüm takılıyor da “Neydi ki diyorum
her cuma beni bayrağı çekmek için yalvartan”, yalvarmak deyince birden bir başka ağlamaklı hal
beliriyor hafızamda, kırmızı okuma kurdelasını gevezeliğim yüzünden öğretmenimin yakama en son takması canlanıyor.
Bir grup çocuğun karşısına geçip
şarkı söylemenin, taklitler yapmanın güzel olduğu günlerim var. Sayılarla
aramın bugünkü gibi iyi olmadığı, bazı şeyleri o günkü gibi hiç anlayamadığım
günlerim gibi. Sadakat belki de o günlerden mirastır bana. Kafamda bizi bırakıp
gitmeyeceğini bildiğim bir öğretmenim var , bizi beş koca yıl bir gün dahi bırakmayan.
Beş koca yılın sonunda hüngür hüngür ağlatan anılarım var. Diyorum ya herkesin
bir okulu var işte kafasında.
Herkesin bir okulu var evet,
herkesin gözlerinde bir okul günleri kolajı. Benimkisi bazılarınızınki gibi siyah beyaz.
Bir çocuk var gri bulutların göğü sardığı yağmurlu bir günde su
birikintilerinde defne yaprakları yüzdürüyor. Bir çocuk pota demirlerinde
kafasını yarmak pahasına kendini döndürüyor. Karınca dövüştürüyor uzun bir
teneffüste ya da kola kutusunu ezip soluk soluğa bir maça koşuyor. Bir çocuk
var o cıvıl cıvıl okul bahçesinde, nasıl geldiğini bilmiyor bu günlere ki nasıl geçtiğini de koskoca 25 yılın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder