11 Kasım 2016 Cuma

OKUDUM: OLDUĞU KADAR GÜZELDİK / MAHİR ÜNSAL ERİŞ

Her türün yaratım aşamasında zorluklar vardır. Öykü yazmanın zorluklarını yeni yeni anlıyorum. İyi, nitelikli öyküler yazabilen yazarlara gıpta ediyorum. Son beş yılın Sait Faik Hikaye Armağanı alan yazarlarından biri Mahir Ünsan Eriş. Yazarın 80'li yılların başında dünyaya gelmiş yazarlar içinde olması beni umutlandırdı, bir yandan yaşımı hatırlattı ve üzdü. İyi yazarlar çıkaran jenerasyondan olup üretememek üzdü beni.
 
Her satırıyla sonuna değin ödülü hak etmiş bir öykü seçkisi olduğunu düşünüyorum Olduğu Kadar Güzeldik'in. Hani üzerinden zaman geçip bir kere daha bir kere daha okunacak cinsten. Olay öykücülüğü ile kesit öykücülüğünün öykülerde nasıl at başı koşturulabileceğinin somut örneği bir kitap. Eriş'in öykülerinde yarattığı portreler o kadar ilginç öyle "tip"e yakın ki beyazperdenin dikkatini çekebilmiş. Benim Adım Feridun'da çizilen terk edilmişliğin derin ıstırabını yaşayan kahramanımız Feridun'un başından geçen ilginç düğün deneyimi öykünün kendi adıyla beyazperdeye uyarlanmış. Bugünlerde izleyici ile buluşacak. Bir öyküden yola çıkarak sinema filmi yapılmasına pek alışık değilim.  
 
Olduğu Kadar Güzeldik'in iyi yanları saymakla bitmez. Eriş'in sade bir dil ve üslup kullanışı, basit karakterlerle görkemli öyküler yaratışı, klasik olay öyküsünün okuyucunun meraklarını giderme tabusunu yıkışı ve daha birçok şey... Öykülere dair gözüme hoş gelmeyen tek nokta-yorumlara bakılırsa bunun da övülmesi gereken bir nokta olduğu belirtiliyor- Bandırma ve çevresinin mekan olarak seçilmesi. Pek tabii bir romanda mekan tek olabilir ancak öykü seçkileri için bu durum öykülere anı çeşnisi katıyor. Bir öykü okurken yazarın anıları herhalde bu hissini yaşamaktan haz etmiyorum. Olduğu Kadar Güzeldik'te bu tadı aldığımı söylemeliyim.
 
Her yazının sonunu mutlaka edinin ve okuyun diye bitiriyorum. Bu yazının sonu da öyle olacak, pişman olmayacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder