.
Dünya kötü günler geçiriyor, tıpkı Zweig'ın öykülerini kaleme aldığı günlerdeki gibi.
1881'de gözlerini dünyaya açmış bir yazar olarak dünyanın iki büyük savaşına şahit olmak, o savaş ortamının zalimane havasını solumak şanssızlığını yaşamış bir yazarın öykülerini okumak beni derinden etkiledi diyebilirim. Eve kapandığımız şu günlerde insan okuduğu kitapların temalarını seçerken daha dikkatli olmalı sanırım
Kitaba adını veren Amok Koşucu'su diğer öykülere göre daha hacimli. Biraz da bu yüzden bu seçkiye adını vermiş. Amok, Uzakdoğu folklorünün bir unsuru imiş. Amok yani bir tür cinnet halini tarif eden bu durum, Uzakdoğu'da insanlara yardım etme idealini gerçekleştirmiş bir hekimin yaşadıkları üzerinden irdeleniyor. Zweig'ın hayatına yakından baktığınızda onun hem öykünün sonunu neden böyle kurguladığını anlıyorsunuz hem de Uzakdoğu'da bir süre yaşamış bir yazar olarak o bölgenin yaşayış biçimine ve coğrafyasına ne kadar hakim olduğunu görüyorsunuz.
Neden böyle söylediğim ortada. Kitap boyunca sizi yedi öyküyle karşılıyor Zweig. Öykülerin tamamı yazarın hayatını sonlandırma biçimine anlam vermemizi sağlayacak nitelikte. Bilen bilir, ikinci eşiyle Brezilya'ya yerleşen yazarın hem dünyanın haline hem de kendi yaşamına oldukça karamsar bir pencereden bakan Zweig 1942'de kendisi gibi eşine de dönüşü olmayan bir bilet satın alıyor.
Yaşıtlarının büyük bölümünün tercih ettiği gibi olay öykücülüğünü tercih eden Zweig'ın öykülerdeki gerilim ve merak unsurunu zirvede tutması kitabı kısa sürede bitirmemi sağladı. Yedi hikayenin yedisini de merak içinde ve keyif alarak tamamladım. Öykülerinde kendisinden üç yaş küçük de olsa aynı anlayışla öyküler kaleme alan Ömer Seyfettin'in üslubunu hissettim. Devir ruhu edebi metinler için çok önemli bir unsur belli ki. Farklı coğrafyalarda yetişseler de harika öykülere imza atmış bu iki devirdaş, benzer prensipleri gözeterek okurun karşısına çıkmışlar. Özellikle seçkide yer alan 'Madalya' öyküsünü okuyup Forsa, Başını Vermeyen Şehit, Bomba gibi öykülere aşina olan okurlar, öykünün altında Ömer Seyfettin'in imzasını görseydi eminim ki şaşırmazlardı.
İyi ki okumuşum dediğim öykü kitaplarından biri oldu Amok Koşucusu. Öncesinde Satranç, Acımak, Dünün Dünyası gibi eserlerini okuduğum Zweig'ın külliyatının en nadide parçalarından biri için sizlere de zaman ayırmanızı tavsiye edeceğim. Keyifli okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder