Bazen şu soruyu sorarım kendime: 1996'dan bu yana gönüllerimizin en kuytu köşelerinde gitarının tellerini tıngırdatabilen bu nev-i şahsına münhâsır sesi, özel kılan ne ? Bu sorunun pek çok yanıtı var elbette. Her yanıt için ayrı ayrı denemeler yazmalı ki birkaç tane yazmışlığım vardır. 96'dan bu yana yaratımlarıyla farklı bir şahsiyetin, her geçen gün daha fazla kült eser vermeye devam edecek gibi duran bir "sanatçı"nın takipçisi olduğumu düşündüm. Ülkedeki popüler kültürün megastar, ultrastar isimleri arasında adının anılmayışıyla içten içe mutlu oldum. Ben ve benim gibiler eminim sevdikleri sanatçıların az ama kaliteli bir kitle tarafından takip edilmesini, buldukları cevherin kendilerinde saklı kalmasını arzularlar. Bana kalırsa bu, böylesine sanatçıların da hoşuna gider. Bu anlamda hem yaşam tarzı, hem eserleri hem de hitâp ettiği kitle bakımından işaret ettiğim "cins sanatçılar" topluluğu içine yazarım hep adını.
Lafı uzatmadan onun albümlerinde bizden bir renk olarak gördüğüm ve tabiri caizse albümlerine nükte gibi humor gibi bir anlam katan alaturka şarkılara değinmek isterim. Fark ettim ki -kendi adıma- Yaşar'ın albümlerinde dinlerken beni en çok keyiflendiren şarkılar bu alaturka melodilermiş.
96'da Divâne'de yer verdiği alaturka parça Günâhsız'dı. Güfte desen güfte, beste desen beste! Kısa ama tadına doyulamayan bir ûd taksimiyle başlayan parça aşığın yakarışlarını en ince yerinden dile getiriyordu. Çok cefalar eyleyen sevgiliye günâhlar yazılmasın diye dualar eden bu divâne, dizelerin arasına hüdâsından onu kendisine yâr diye yazmasını da iliştiriyordu. Sonraki albümün göçmen kuşları da bu şarkıdan haber veriliyor "Aşkımı sersefil yaşarım da / Kuşlar da döner her bahar oluşunda" dizeleri öbür albümde "Sakın sen kuşlara uyma!" çağrısına dönüşüveriyordu. Velhasılı divân şiirini andıran o leziz güftesi, içinde "Doğudan ne ararsan var!" diyebileceğin bestesiyle tam anlamıyla Divâne'nin çifte kavrulmuş Türk lokumuydu Günâhsız.
Esirinim'de alın bir tane daha işte size diyordu alaturka parçalar seslendirmeyi sevdiğini hiçbir zaman saklamayan sanatçı. "Seni Ezbere Aldım" ile bütün silgileri çantalardan atıyor, aşkı bitse de umudu süren sevdalara inanıyorduk. Bu şarkının 9/8'lik hali, oynak darbuka ritimleri, güftenin içine işleyen o muhteşem kanun resitali, şarkıda aşığın çektiği tarifsiz acıyı hissetmemizi bir zerre olsun engelleyemiyordu. Hayaller ki konuşmazdı biliyorduk. Her şeye rağmen aşkı lades tutup aklımızda, başka albümlere veriyorduk kendimizi. Bir parça alaturka ezgi olsun bekledik, durduk. Uzun süre kanunlar sustu, darbuka ve klarnet kuytu bir köşede uyudu.
Eski Yazlar'da Ahududu'yla avunduk, Hatırla'da Bu Bahar'a alaturka yaftası yapıştırdık,olmadı. Uzun süre bir programda söylediği TSM klasiğine sığındık, Yaşamak Yalan'dı Belki.
Özlem, Eski Yazlar albümü piyasadayken bir single ile giderildi. Denizin Tuzu buğulu bir sesin ud, klarnet ve diğerleriyle adeta yeniden buluşmasıydı. Kimisi tarzının dışına çıkmış eleştirisi getirse de daha ilk albümden bu yana denemekten hiçbir zaman kaçınmadığı bir tarz oldu alaturka. Denizin tuzu güftece diğerlerini aratsa da melodisi tatmin ediciydi.
Bir TSM erbâbı olmasa da literatüre harika alaturka parçalar kazandıran Yaşar Günaçgün, Cadde albümünde yine güzel bir alaturka şarkıyı seslendirdi. "Yalnızım Hülâsa" listenin üst sıralarına eklenen naif bir şarkıdır. Bilmeyen, duymayan kalmasın isterim. Onun bundan sonraki her albümünde udun, kanunun tellerine dokunmasını, belki ekibe tamburayı, kabak kemaniyi de eklemesini dilerim.
Yaşar, arzu ettiği müziği sonucu ne olursa olsun hem de piyasa koşullarını da elinin tersiyle iterek icra eden bir sanatçı. Gün geldi korsana karşı durdu ve yıllarca müzikseverle buluşmayı göze aldı, gün geldi icrasından büyük mutluluk duyduğu sert rock soundunu var olan soft parçaların adamı imajını kenara koyup albümüne hakim kıldı. "Akdeniz" diye tabir edilebilecek ve bir zaman sonra onu sığda bırakacak bir limana hiçbir zaman demirleyip kalmadı. Alaturka yaratımları da onun çok yönlü bir müzisyen olduğunu göstermiyor mu ?
Yaşar, arzu ettiği müziği sonucu ne olursa olsun hem de piyasa koşullarını da elinin tersiyle iterek icra eden bir sanatçı. Gün geldi korsana karşı durdu ve yıllarca müzikseverle buluşmayı göze aldı, gün geldi icrasından büyük mutluluk duyduğu sert rock soundunu var olan soft parçaların adamı imajını kenara koyup albümüne hakim kıldı. "Akdeniz" diye tabir edilebilecek ve bir zaman sonra onu sığda bırakacak bir limana hiçbir zaman demirleyip kalmadı. Alaturka yaratımları da onun çok yönlü bir müzisyen olduğunu göstermiyor mu ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder