Buralara karaladığımız şeyler umarım yerini buluyor en azından birkaç zihinde iz bırakıyordur. Temennimizi de ilettiğimize göre geçtiğimiz günlerde Çağan Irmak'ın yeni filmini mutlaka görmek gerek fikriyle sinema bileti aldığımı ve ilk kez pişman olduğumu buraya not edebilirim.
Nadide Hayat filmi bazı büyük romancılara atfedilen "gölge yazar" kullanma ürünü gibi duruyordu. Anlayacağınız sanki filmi Irmak değil de başka biri yazmış ve yönetmiş afiş üzerine Çağan Irmak yazılmış gibiydi.
Bu kadar acımasız bir eleştiri sanatçının önceki filmlerinde bu denli kötü bir performans göstermeyişi ile açıklanabilir. Mustafa Hakkında Her Şey, Ulak, Babam ve Oğlum, Issız Adam gibi Türk sinemasının en iyi dramlarına imza atmış bir yönetmenden böylesine abidik gubidik bir film beklemezdim açıkçası. Her yönetmenin düşüş gösterdiği filmler olabilir amenna ancak böylesini sanıyorum ilk kez yaşıyorum.
Film aslına bakarsanız Türk sinemacılığı için yeni diyebileceğimiz absürd bazı ögelerle başlıyor. Burada absürd kavramını yermek değil övgü amacıyla kullandım. Başkarakterimiz Nadide'nin eşinin ölümünden sonra yol ayrımına gelişi ve tercihini yaparkenki ruh hali çok başarılı bir biçimde aktarılıyor. Nadide'nin yaşadığı buhran, karakterin gördüğü halüsinasyonlar ve rüyalarda yaşadığı durumlarla izleyiciye çok iyi aktarılmış. Bundan sonrası ise tam bir felaket. Her şey filmin başındaki başarılı absürdlükle devam edecek derken karşınıza kötü bir Amerikan kolej filmi uyarlaması çıkıyor. Tesadüfen çıkılan yolculuk, tesadüfen seçilen öğrenciler ve filmin sonuna kadar hiçbir ışıltısı kalmayan tekdüze sahneler. Yetkin Dikinciler ve Demek Akbağ'ın büyük oyunculukları dahi filmi kurtaramamış belirtmem gerekiyor. Spoiler olmasın diye daha yazamadığım bir sürü ayrıntıyı da düşündüğümde kendi adıma Zaman Kaybı, yönetmen adına prestij kaybı bir film izlediğimi anlıyorum. Çağan Irmak bende "adam film yapmış gidip görmeli" kredisini bu filmle tüketti. Bundan sonra yorumları almadan bir Çağan Irmak filmi izlemeyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder