Varlık’ta bahsettiğim yazı dizileri içinde en çok Necip Tosun’un yazısı dikkatimi çekti. Yazı boyunca 2016 özelinde 2000 sonrasında gelişen Türk edebiyatının sorunlarına değinmiş Tosun. “Nitelikli” edebiyatın ve bu edebiyatı okurla buluşturan nitelikli yayın evlerinin –pek tabii dergilerin de- azalmasından yakınmış. Tosun, internet ve son on yılda okuyucu üzerindeki etkisini iyiden iyiye artıran sosyal medya gerçekliğini kabullenmiş; bu unsurların edebi ürünlerin okurla buluşmasındaki payından ve yayıncılığın bu gerçekliğe göre şekillenmesi gerektiğinden dem vurmuş.
Necip Tosun’un geçtiğimiz yıl ve edebiyat ortamının bugünkü hali konusundaki pek çok tespitine katıldığımı söylemeliyim. Sözlerinde karşı çıktığım ve komik bulduğum tek tespit; özellikle popüler dergicilik diye adlandırdığı –yazarın kastettiği dergiler, sanatçı portrelerinin illüstrasyonlarını içeren kapaklarıyla raflarda yakın zamanda görmeye başladığımız; gençler tarafından yoğun talep görüp çok okunanlar listesine giren kültür-sanat dergileri sanıyorum – oluşumun “nitelikli” diye sıfatlandırdığı edebiyatı yozlaştıran etmenlerden saymasıdır.
Sanat var olalı beri hangi ürünün nitelikli hangi ürünün niteliksiz olabileceğine dair pek çok hipotez ortaya atılmıştır. Çoksatar olması, geniş kitleler tarafından takip ediliyor oluşu bir eseri “nitelikli” kılmazken böyle olması onu pek tabii niteliksiz gösterebileceğimiz anlamına da gelmez. Hem değil midir ki Türkiye’de okura ve edebiyata elitist yaklaşan, tabiri caizse burnundan kıl aldırmayan dergiler-edebiyatımızın amiral gemileri- edebiyatı okurdan bunca uzak hale getirmiştir?
Tosun’un bahsini ettiği, popüler deyip “nitelikli”den ayırdığı dergiler, hiç kuşkusuz genç kitlelerin sevdiği; değer verdiği isimlerin düşünce yazılarına yer vererek elitist edebiyat dergilerinin ördüğü aşılması zor o duvarda bir geçit olmuştur. Bahsi geçen dergilerin edebiyat için yenilik diye sayabileceğimiz bir değer ortaya koymadığı ortadır ancak bu genç nesli okumaya teşvik ettikleri, edebiyatımızın soy yazarlarını araştırma hevesi ile doldukları gerçeğini ortadan kaldırmaz.
“Bir ayda binin üzerinde eser yayımlama önerisi aldığımız derginin aylık tirajı sekiz yüzü geçmiyor.” demişti bir derginin editörü. Hem de Tosun’un bahsini ettiği nitelikli dergilerden birinin editörü etmişti bu lafı. “Eserini yayımlatmak isteyen yazar dahi acaba eserim yayımlanmış mı? diye dergiyi almaya tenezzül etmiyor.” diye de yakınmıştı. 2016 da sanıyorum böyle sorunlarla karşılaşmaya devam ettiğimiz bir yıl oldu. Tosun’un değerlendirmelerinin sonunda altını çizdiği sosyal medya gerçekliğini içselleştirmek sanıyorum ki bu sorunun çözülmesinde bizlere yol gösterecek. Özellikle elitist yayın çevreleri bu gerçeği görerek hareket etmeye başladı. Bir çöplüğü andıran sanal edebiyat aleminde, genç kitleyi okumaya ve üretmeye yöneltebilecek bunu yaparken niteliğini de koruyacak bir yayıncılığın tesis edilebileceğine inandığımı bildirerek son veriyorum yazıma. 2017 şaheserler okuyacağımız bir yıl olsun.
*Yazı sanatlog.com adresinde yayımlanmıştır.
Murat Gil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder